18 Kasım 2014 Salı

kuyunun dibinde

Upuzuunn bir aradan sonra yeniden buradayım, pek çok değişiklikle...
Bu sene benim için büyük bir yıl olacaktı.Hamileydim ve büyük gün agustostaydi.Kontroller hazırlıklar tam gaz giderken hayatım bir anlam kazanmıştı.Bir bebek dünyaya getirmek ve onun annesi olmak...Hersey güllük gulistanlik giderken 7.ayda başlayan uykusuz geceler beni oldukça yormaya başlamıştı.Ama herkes son aylarda uykusuzluğun normal olduğunu pek çok hamilenin bu durumu yaşadığını söylüyordu. Vücut kendini bebek bakımına hazırlıyormuş güya... uykusuz gecelere hazırlıkmış! Fakat 38. Haftada gercekleşen dogumun kısa bir süre ardından anlaşıldı aslında pek de normal gitmedigi hamileliğimin son ayları ve sonrasının. Ben daha neler olduğunu anlayamamışken apar topar Türkiye'ye döndük.Bebegimiz de daha 15 günlükken 3 ucağa binme başarısını yaşadı.Hayatımın en korkunç bir haftasını yaşadıktan sonra ilk "ne oldu bana" sorusunu sormam trondheim havaalanında aynaya baktığımda oldu. Öyle birsey ki batmıştım ama batarken bunu kesinlikle hissetmemistim. Uçak yolculuğu yapamayacağıma dair de inancım vardı daha pek cok saçma sapan inançlarımın yanında.
Meğer yaşadığım, pek cok farklı isimle de bilinen lohusa depresyonuymuş,nam-ı diğer postpartum depression. Yüzde 10 ile 15 civarında lohusanın başına gelen bir durum.En ağır hali oldukça tehlikeli ve ben de en ağır versiyonunun tam da ortasındaydım.Türkiyede insanlar genelde mutsuz olduklari ve herseyi depresyon olarak nitelendirdikleri icin gercek depresyonun ne olduguna dair bir fikri yok hayatinda o kuyunun dibine dusmemis ya da düşenin yaninda bulunmamis olanlarin. O nedenle herkesten yorumlar geliiiir..Amaan ben hep depresyondayim,neler neler yaşadım bir bilsen, sen güçlü kızsın üstesinden gelirsinle başlayan cümleler vs...Sen tüm bu konusmalara hı derken aklından geçen tek şey ölümün tek çözüm olduğudur. Geleceğin kapkaranlık gözüktüğü,beyninin olmayan şeyler yarattığını,sürekli bir kaygı halinde olduğunu ve o hic geçmeyen sıkıntının gögsüne saplanıp kaldığını anlatmak istersin ama ne kadar anlaşılırsın bilinmez. Zaten anlaşılsan da ne işe yarar ki..Yalnızsındır bu yolda.Elbette şanslıysan benim gibi, sana destek olan bir sürü insan vardır ama beyninle başbaşa ve yapayalnızsındır. Bir dakikalık bir huzur duygusuna bile hasret kalmıssındır ve işin kötüsü bu durumun içinden nasıl çıkacağına dair hiç bir fikrin yoktur. Herkes sana geçecek,geçecek derken nasıl sorusuna kimse cevap vermez..Arada bir dibe vurmak iyidir diyenler de olur, ama benim yeni doğmuş bir bebeğim var cevabına karşılık inceden bir sessizlik olur..Çeşitli psikiatristler psikologlar gezersiniz hepsi ayrı bir şey söyler ama tek ortak nokta bunun geçici bir süreç olduğu ve bu süreç içinde ve sonrasında olabildiğince kendini meşgul tutmak.
Oysa ki ben bir bavul dahi hazırlayamadan apar topar ankara'ya gelmistim.Ankara'da kurulu bir düzenim yokken nasil ve neyle kendimi oyalayabilirdim..Bebeğime bakmak yeterince oyalayıcı gibi düşünülebilir ama kendine bakamayan insan cocuğuna nasıl bakabilir ki..






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder