26 Kasım 2014 Çarşamba

karanlık

Bu kadar yaşama sevincini nereden buluyorsun diye soranlar olurdu 20li yaşlarımın başında, hayata dair hiç bir fikrim yokken ama olduğunu sanırken.. Sonra biraz büyüdüm hayata dair bazı gerçeklerle karşılaştım ki bunların çoğu olumsuz gerçeklerdi..Tam da hayat ne kadar anlamsız diye düşündüğüm sıralarda hayatıma anlam kattığımı hissetmiştim dünyaya bir can getirecek olmakla.. Daha ne olsundu.. Ama sonra bildiğimi zannettiğim hayatın kapkaranlık bir yüzüyle tanıştım, o kadar karanlık ki içinde tek bir olumlu güzel bir düşünce yani duygu yok. İnsanı neredeyse kapının dışına çıkamayacağına,eskiden yaptığın hiç bir şeyi yapamayacağına inandıran bir karanlık. Midene bir sıkıntı olarak yerleşip hep seninle yaşayan. En kötüsü ise ondan kurtulmak için ne bir reçete ne de ilaç vardır. Ölçülebilecek bir şey de değildir. Evet çok ağırsa dışarıdan belli olur ama iyileşmeye başladıktan sonra herkes sana normalmişsin gibi davranırken kafanda binlerce karanlık düşünce gezinmektedir. Durdurmak istersin (bu bile iyileşmenin iyi bir göstergesidir, yok olup gitme isteğinden ya da ben şu duvarın dibine kıvrılayım ömrümün kalanını burada geçiririm gibi mantıksız ama bazen de bir o kadar mantıklı isteklerden vazgeçmişsindir) Durduramazsın. Sorarsın.. Nasıl yapacağım nasıl? "Nasıl?" en çok sorduğun soru olup çıkıvermiştir zaten. Otomatik düşüncelermiş onlar meğerse.. Otomatik düşünceler nasıl değiştirilir ki??Beynime beynimle savaş mı açacağım yani.. 
Bazı yazarların,bestecilerin beyinlerinin bizimkilerden farklı işlediğini düşünürdüm hep. Aynı beynin ne kadar farklı işleyebileceğini deneyimledikten sonra şimdi düşünüyorum ki zaten ne belli ki herkesin beyninin aynı işlediği...
Bu aralar yazdığım yazıların ne başı ne sonu belli ama 3 ay öncesini düşünürsek bu kadar yazabilmem bile mucize:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder