10 Nisan 2013 Çarşamba

norveçte yaşam çok havalı!:)

Son zamanlarda norveççe yazılar yazmaktan bloga yazı yazmaya fırsat kalmadı. Taşınma dönemiyle birlikte çok yoğun bir dönem başladı ve halen devam ediyor. Bu sırada norveçteki hayatı deneyimlemeye devam ediyoruz tabi, insanın karşısına sürekli yeni şeyler çıkabiliyor..

Mesela bugün dağcılık sporuna giriş yaptım:) Öyle bir isteğim var mıydı? Hayır. Dağda mı yaşıyorum? Hayır? ama neden?? Sadece öyle gelişti. Burada insanlar sürekli yürümeye ve bisiklete binmeye çok alışkınlar. Bisikletim yok ama ben de seviyorum yürümeyi. Kuşbakışı olarak okul evimize çok yakın fakat evimiz çok engebeli bir alanda bulunduğu için insan yürümeye kalkınca karlar, buzlar, tepeler.. Sanki dağcılık yapıyormuşsun gibi oluyor adeta.. 

Norveçte yaşamak dışarıdan bakınca oldukça havalı.. Medeni ülke, güzel insanlar, Avrupa vs, vs... Ama aslında hiç de bizim anladığımızı anlamda havalı yaşamıyor insanlar burada. 60-70 yaşında teyzeleri havaalanından otobüsle gelip bavul ve sırt çantalarıyla evlerine doğru yürürken görmek mümkün. Böyle bir tabloyu bizim ülkemizde görmek bana göre imkansız. Evet bizde de böyle 60-70 yaşında olup hala ağır kaldırıp iş yapan teyzeler var ama onları havaalanından gelirken görmek pek mümkün değil, gelseler de iyi kötü birileri tarafından karşılanırlar büyük ihtimalle. Diğerlerini ise bu şekilde görmek zaten mümkün değil, taksi ve araba varken..

Bir başka havalı hallerimiz çöplerimizle yaşadığımız sorumluluk ve bağımlılık duygusu... Ne çöpü ya? Bildiğimiz çöp işte.. Genellikle günlük yediğimiz şeylerin kapları, artıkları vs.. Önce evde hummalı bir çalışma başlar. Süt bitti, kartona koy. Poşet çıktı, plastiklere koy. Cam kavanoz, cam atıklara. Öyle çok kolay bir iş değil insanın biraz kimya bilgisi olması gerekiyor. Cips yedin, paketi nereye atacaksın. Hemen bir araştırma yapmak lazım... Neyse ki üzerinde yazıyor genelde. Evinde bu ayırma işlemi için bir yer ayırman gerekiyor tabi bir de. Iskandinav yaşam tarzını Ikeaya gidenler bilir, ya da bu kadar küçük alana bile bir sürü şey sığdırmışlar ne güzel derler. Ama bilmezler ki insanlar o şekilde yaşıyorlar, evde kendine yer bulamazken çöplere nerede yer bulacaksın.. Dolayısıyla, evde yer olmayınca, çıktıkça atarım mantığıyla hareket etmeye başlarsın. Bunun sonucu da, evin kapısından her çıkışta şöyle bir iç sese dönüşür: Anahtarı aldım mı? Çantamı  aldım mı? Atılacak karton/plastik var mı? Karton /plastik o kadar büyük bir dert değil çünkü karton/plastik çöpü etrafta çok var; asıl dert cam ve tenekeler... Onları yanına almak büyük bir sorumluluk. Geçenlerde başıma geldi. Bir kaç şişe ve teneke kutudan oluşan çöplerimi (nasıl sahiplendiğimi görüyorsunuz!) yanıma aldım. Bizim oradaki çöpün yeri değişmiş, bir müddet gezinip yeni yerini aradım bulamadım. Herhalde tamamen kaldırdılar dedim. Nasılsa yolda giderken başka bir tane daha bulurum belki. Bulur muyum? Şimdiye kadar hiç görmedim ama... iç sesleriyle şehir merkezine kadar gittim. Şehirde biraz dolandıktan sonra bulamayacağıma kanaat getirdim ve mecburen kaldırım kenarında bulunan küçük çöplerden birine atmak zorunda kaldım ve o rahatlamayla hızlıca oradan uzaklaştım.. Bir de bazen yolunun üzerindeki başka bir çöpe atmak istersen o çöpün kilitli olduğunu görerek de ortada kalma ihtimalin yüksek. 

Bir sonraki yazımda da ettirgen fiillerin bulunmadığı/kullanılmadığı norveçte evine birşeyler yapTIRTmanın nasıl olduğundan bahsetmeyi planlıyorum.

Görüşmek üzere!:)